Sayfalar

14 Aralık 2010 Salı

14 Pushkar

 26-27 Kasim 2010    
Jaipur-Ajmer-Pushkar

Bugün Jaipur'dan ayrılıyorum. Dört gündür kapalı ve yağışlı olan hava yerini açık ve sıcak bir havaya bıraktı. Trenle ilkin Ajmer'e, oradan da otobüsle Pushkar'a geçeceğim. 11.30 gibi otelden ayrıldım. Bu kez bir bisiklet rikşayı tercih ettim. Biraz ağır gelmiş olmalıyım ki kan ter içinde kaldı genç sürücü. 40 rupiye anlaşmıştık. 50 verdim. Trenin hareketine ise daha iki saat var. İstasyon daha öncekiler gibi yine çok kalabalık. İnenler binenler bekleyenler. Alıştım artık. Hiçbir şeye şaşırmıyor ve normal buluyorum. Ekrandan peronumu öğrendim ve beklemeye başladım. Tren tam zamanında geldi ve kalktı.

Tren Udaipur'a gidiyor. Ajmer'i kaçırmamak için dikkat etmem gerekiyor. Biletimde yolculuk süresi iki saat olarak belirtilmiş. Tam zamanında Ajmer'e vardık. Bu şehir büyük çoğunluğuyla müslüman. Jainler de var ama onlar azınlıktalar. İstasyondan çıktığımda hiçbir riksacı ve taksici ilgilenmedi. Çok şaşırtıcı oldu doğrusu. Bir bisiklet rikşayla Pushkar otobüs durağına gitmek üzere yola çıktık. Yol bir hayli uzunmuş. 40 rupi az bile istemiş. Pushkar buraya çok yakın. Bilet ücreti ise 10 rupi. Yarım saat süren bir yolculuktan sonra Pushkar'a vardık. Burası küçük bir Hindu kasabası. Küçük bir gölün etrafında yerleşmiş şirin ve aynı zamanda çok turistik bir yer. İç kısımda az sayıda motorsikletin dışında araç trafiği yok. Biraz kafa dinleyeceğiz yani.

Araçtan indikten sonra beş dakikalık bir yürüyüşle göl kenarındaki Main Bazaar yoluna iniliyor. Yol üzerinde karşılayan bir otelciyle üç gecelik konaklama için 600 rupiye anlaştık. Raj Palace Oteli. Sahibi ise yabancı genç bir bayan. Doğaldır ki bu fiyatlarla konfor beklenmez. Odada birçok eşya uyduruk ve kırık dökük ama sıcak su ve duş var. Daha ne olsun. Hava kararmıştı ve çok acıkmıştım. Kendimi hemen dışarı attım.

Çarşı ışıl ışıl ve çoğunluğunu yabancıların oluşturduğu müthiş bir kalabalık var. Aynı zamanda oldukça da mistik bir havaya sahip. Adım başı küçük büyük Hindu tapınakları var. Oralardan yükselen çan sesleriyle birlikte tütsüler ve bunlardan yayılan kokular arasında her yerden yükselen otantik Hint müziği. Genellikle çatı katlarıda olmak üzere çok sayıda restorant ve kafe var. Bir keşif turundan sonra  bir pizzada karar kıldım.

Gece saat 03 de seslerle uyandım. Göl kenarındaki ghatlardan birinde bir ayin var. Hoparlörlerle yayılan ayinin müziği, katılanlardan yayılan uğultu üç saat sürdü. Kalktım. Biraz fotoğraf çekmek istiyorum. Gölü çepeçevre dolaştım. Sabahın bu erken saatinde ortalık biraz tenhaydı. Daha sonra göl kenarında yer alan lüks bir otelin bulunduğu bir yola girdim. Burada karşıdan gelen iyi giyimli bir adam elindeki bir tutam gül yaprağını adettendir diyerek göle bırakmamı istedi. Bende teşekkür ederek aldım. Hemen ilerideki ghat merdivenlerine geldim ve inmeye başladım. Yan taraftan birisi çıktı ve ayakkabılarımı çıkarmam gerektiğini söyledi. Tamam. Bir başkası geldi ve gül yapraklarının göle nasıl bırakılması gerektiğine dair töreni yaptırmaya başladı. Tuzağa düştüğümü anladım ama artık iş işten geçmişti. Doğal olarak sıra Hindu tanrısına bahşiş vermeye geldi. Param ölçülü olduğu için tartıştık. 300 istediler, 50 rupi attım ve çıktım. Kimbilir hergün bu yolla tanrılarına ne bağışlar topluyordur bu herifler. Din her yerde kazanç malzemesi. Günün geri kalanı sokaklarda dolaşmakla geçti.

 Pushkar kasabası








 Sihlerin ibadet yeri olan Gurudwara






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder